O gün Taksim çevresini garip bir Meksika havası sarmıştı. Gerçi sokaklarda iliklere işleyen bir ayaz hüküm sürüyordu ama yinede Meksika'nın o buram buram sıcağı hissediliyordu. Hele Hilton otelinde bu hava insanı daha çok sarıyordu. Koridorlarda yer yer kaktüsler bitmişti. Omuzuna renk renk Meksika tipi şal atmış, iri sombrero'sunu afili biçimde arkaya doğru sarkıtmış kimseler göze çarpıyordu. Sıcaklık, birazda Meksika kıyafetli garsonların sunduğu Tekila'dan ileri geliyordu. Nasıl gelmesin ki ? Küçük buzlu kadehler içinde sunulan bu Meksika içkisinin kuvvetini bilmeyenler birden kadehi dikince kendilerini kolaylıkla Meksika'nın Acapulco'sunda, Mexico City'sinde sanıyorlardı. Bütün bunlar Hilton'un geçenlerde düzenlediği Meksika yemekleri haftasında olmuştu. Yemekleri de ayrı bir sıcaklıktaydı. Baharatı ve sebzesi bol yemekler çoğunlukla merakla kapışılıyordu. Bilhassa acısı bol "Tortillas de Huevos"a rağbet fazlaydı. Meksika'nın armuda benzeyen meyvesi "avakado"su pek bilinmediği için fazla rağbet görmüyordu. Ama içine badem doldurulmuş ve fırında pişirilmiş elmalar "Manzanas Rellenas"lar kapışılıyordu. Salonları dolduranların dilleri de dolaşmaya başlamıştı. Çoğunlukla kelimelerin sonuna bir "as" eki takıyorlardı. Hele "Tekila"yı dikip ardından limon yalayanların dilleri dahada İspanyolcaya yatmıştı. Biberi bol yemeklerin armağanı idi bu !... Çünkü acılı yemeklerden tadanlar hararetlerini söndürmek için "Tekila"ya sarılmışlardı. Fakat gecenin asıl zevkini çıkaranlar, bir Meksikalının tuttuğu eşekle halı kaplı salonlarda dolaşanlar oldu... |