Damlataş mağarası zengin bir tarih ve tabiat manzarası içine yerleşmiştir. Mağarayı 1 kilometre uzaktaki Alanya'dan ayıran kayalık ve sarp burunda (En alttaki resim) Selçuk kalesi ve mahkumlarının tahtalara bağlanıp atıldıkları derin uçurum içerisine kadar denizin girdiği bir mağara olan ve korsanların kaçırdıkları kızları kovuklarında gizledikleri rivayet edilen "Korsan ini" ve mağaranın hemen önünde bir plaj vardır. Bu plajın uzunluğu bir-iki kilometre, derinliği en az 50 metredir. Pirinç taneleri kadar ince ve beyaz kalkerli kumu vücuda yapışmamakta ve onu kirletmemektedir. Mağaranın bir adresi de vardır : Damlataş sokağı 3 numara. Kapısı bir şarap mahzeni kapısını andırmaktadır. Fakat bu kapı açılıp içeri girildiği zaman binlerce senelik binlerce beyaz, sarı, portakal rengi dikit ve sarkıtların bir dantel gibi işlediği bir dekor karşılar (üstte). Sağa doğru mağara kovuklar halinde devam eder. Alttan ikinci resimde : İki kayanın arasından başlayan 45 metrelik bir yol; tahta bir merdivenle inilen zemini kum bir ikinci gözde nihayet bulur.Burası mağaranın adeta hastanesidir. Burada verem vesaire bulaşıcı bir hastalığı olmadığını ispat edebilen hastalar sıcak ve rutubetli bir hava içinde günde 2 saat olmak üzere 21 gün oturarak kür yaparlar. Verdikleri 25 lira ücretin %75'i mağara müsteciri olarak Galip Dere, %25'ini de su ve elektrik karşılığı olarak mağaranın sahibi Alanya belediyesi alır... |
Denizden görünüm ile (soldan); Damlataş mağarası ve hemen önünde plaj, Selçuk Kalesi, Korsan İni, Ölüm Uçurumu görülmektedir... (Röportaj : İbrahim Çamlı - Fotoğraflar : Ara Güler 1959) |