MARMARA GEMİSİNİN HAZİN SONU...
Bremen tezgahlarında 1955 yılında denize indirildiği zaman geminin böyle acıklı bir sonu olacağını kimse düşünmemişti. Marmara gemisi kurtarma ekiplerinin bütün çabalarına rağmen cayır cayır yandı. Sonrada gemiyi terk eden personelin gözyaşları arasında Haliç'in çamurlu sularına gömüldü. Gemiden sızan mazotun denize yayılmaması için etrafı kalaslarla çevrilen 122 metre boyundaki koca "Marmara" şimdi Haliç'in derin sularında kendi derin yalnızlığında...
Haliç tersanesinin rıhtımına bağlı duran "Marmara" yolcu gemisinde derin bir sessizlik vardı. Günlerden 5 Mart 1972 idi... Ve saatler sabah 03.00'ü gösteriyordu. Arada geçen takaların kesik motor gürültüsünden başka sessizliği bozan bir şey duyulmuyordu kapkara Haliç'te...
Gecenin karanlığında gölgesi beyaz bir kuğu gibi duran "Marmara" gemisinde herkes derin bir uykudaydı. Gemide yalnızca nöbetçi personel bulunuyordu. Büfeci Hüseyin Aksoy ile kamarot Hayri Burakgil'de aynı kamarada uyuyordu. Hüseyin Aksoy birden yanık kokuları arasında gözünü açtı. Bütün kamarayı yoğun bir duman bulutu kaplamıştı, göz gözü görmüyordu.
- Yanıyoruz Hayri ! diye bağıran Hüseyin, diğer arkadaşlarını kaldırdı ve hep birlikte güverteye koştular.
Her yeri saran dumanları gören personel yataklarından fırlamıştı. Haber derhal yayıldı ve itfaiye ekipleri yetişti, yangın ile mücadele başladı. Karadan yapılan çalışmalar bir sonuç vermeyince İmroz kurtarma gemisi ile Söndüren 1 denizden faaliyete girişti. Fakat ne yazık ki 100 milyon liraya mal olan 6,442 tonluk, 552 yolcu ve 10 araç kapasiteli "Marmara" Haliç'in bulanık sularına 9 saat içinde gömülüverdi... |